İstanbul
20 Nisan, 2024, Cumartesi
  • DOLAR
    32.50
  • EURO
    34.78
  • ALTIN
    2499.5
  • BIST
    9693.46
  • BTC
    63525.125$

Prof.Dr. Okan KÜLKÖYLÜOĞLU "Su cansızdır ama hayat verir toprağa”

12 Nisan, 2021, Pazartesi 14:22Özden AYDIN ŞİMŞEK
Prof.Dr. Okan KÜLKÖYLÜOĞLU "Su cansızdır ama hayat verir toprağa”

Sizi tanıyabilir miyiz?

Prof.Dr. Okan Külköylüoğlu, Limnoloji Dernek Başkanıyım. Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Biyoloji Bölümü, Hidrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesiyim.

Limnolojinin önemli bir bilim dalı olduğunu biliyoruz. Sizin “Limnoloji” tanımınız nedir?

Bu tanım aslında dernek tüzüğümüzde de var. En kısa haliyle “Limnoloji” “göl bilimi” veya “iç sular bilimi” olarak tanımlanabilir. Bu durumda deniz ve okyanus (ki bizim okyanus sınırımız yoktur) ile ilgili olan çalışmalar limnoloji konusu dışında kalmaktadır.

Limnoloji Derneği’nin kuruluş hikayesi hakkında bilgi verir misiniz?

Limnoloji alanında bir dernek kurma fikri ilk kez 2004 senesinde gündeme geldi. Daha sonra İzmir ve Sinop Limnoloji toplantılarında tartışıldı. En nihayetinde 2008 yılında Bolu İli Dernekler Müdürlüğü’ne olan başvurumuz ile derneğimiz Bolu’da kuruldu. Halen dernek merkezi Bolu’dadır.

Dernek olarak çalışmalarınız ve projeleriniz nelerdir?

Derneğimizin faaliyet alanı içine bilimsel, eğitim, sosyal ve kültürel alanlardaki her türlü faaliyetler girmektedir. Bunların içinde her iki senede bir düzenlenen Ulusal Limnoloji Sempozyum’larına destek vermek, organizasyonuna katılmak, bu sempozyumlarda öğrenci katılımcıları desteklemek üzere en iyi poster ve sözlü sunumları desteklemek, ilkokul dahil daha yüksek seviyelerde gerek eğitim ve gerekse de farklı kurumlara eğitim çalışmaları (seminer, toplantı vb.) sağlamak gelmektedir.

Pandemi sürecinde birçok etkinlik ve faaliyette ciddi sınırlamalar ve iptaller yaşandı. Geçmişte başarılı bir şekilde yürüttüğünüz Limnoloji Sempozyumları bu yıl devam edecek mi? Bu yıl yapılacak olan sempozyumun konusu ve hedefi nedir?

Pandemi süreci bizleri de etkilemiştir. Aslında geçen sene (2020 yılında) yapılması planlanan sempozyum bu nedenle 2021 senesine ertelenmişti. 9. Ulusal Limnoloji Sempozyumu Ağustos 2021 tarihinde yapılacaktır. Tabi bu durum şimdilik bu şekilde planlandı. Sempozyumun yüz yüze yapılması kararlaştırıldı ama olası bir durumda internet üzerinden de yapılabilecektir.

 

Ülkemizdeki göllerin fiziksel ve kimyasal niteliklerinin dünya ölçeği ile kıyaslandığında artı ve eksi yönleri nelerdir?

Bu konudaki şahsi görüşlerimden çok genel kabul görmüş gözlem ve bulgular üzerinden konuşmak daha doğru olur sanırım. Kaldı ki şahsi görüşlerimde bu genel yaklaşımlardan farklı değildir. Öncelikle birçok doğal gölümüzün durumunun iyiye gitmediğini söylemek gerekir. Bu özellikle de göller ve beraberinde olan sucul sistemler (akarsular, kaynak suları gibi) üzerindeki aşırı insan unsuru etkilerin artmasıyla ilgilidir. Suların kirletilmesi, su kaynaklarının verimli ve uzun dönemler düşünülmeden sanki sular hiç bitmeyecekmiş gibi kullanılması, bu konudaki eğitim bilgisinden yoksun olmamız ve gerçekleri göremememiz, göllerin başta olmak üzere bütün sucul sistemlerin fiziksel ve kimyasal özelliklerinin olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır. Küçük ve cılız da olsa bu konularda birkaç kurum, dernek ve kişiler ses çıkartmaya ve bu konuda farkındalık amaçlı bilinç oluşturmaya çalışsa da yeterli olmamaktadır.

İç sularımızdaki biyolojik yaşamı, verimliliği ve bu olaya etki eden doğal ve yapay faktörler hakkında genel bir değerlendirmede bulunabilir misiniz?

Yukarıda belirttiğim gibi, iç suların genel sorunu biz de dahil olmak üzere suların yapısının, kalitesinin, verimliliğinin ve kısaca suyun iyi anlaşılmaması, iyi anlatılmaması ile yakından ilgilidir. Tabi ki buna yönetimsel yanlış yaklaşımlarında önemli etkisi olmaktadır. Örneğin, Salda Gölü’nün dünyaca önemi bilinmesine rağmen, orada bir takım etkinlikler ile göle olumsuz etkilerin ortaya çıkacağı açıktır. Bu tür kararların ekonomik yaklaşımdan çok bilimsel yaklaşımlar ile ortaya çıkması gerekmektedir. Dünyada bir çok doğal gölün yanında yerleşim yeri göremezsiniz. Veya belli bir mesafede ve çok özel şartlar ile bazı yapılaşma izni olan örnekler olabilir. Fakat biz bu örneklerin ne kadarını kullanabiliyoruz? Kaldı ki karar verilirken objektif davranabilen kaç bilim insanından fikir alınabiliyor? Oysa gölleri anlayanlar yine Limnologlar olmalıdır.

Küresel İklim değişiklikleri en çok iç sularımızı etkiledi. İç su ekosistemleri açısından iç sularımızın şu anki durumu konusunda ne düşünüyorsunuz?

İyi diyemeyiz. İklim değişimleri bir gerçektir. Eldeki bütün bilimsel veriler ve gözlemler iklim değişimlerinin git gide artan bir etkisi olacağını gösteriyor. Bize düşen yan ise gerekli önlemleri almaktır. Bu önlemler kesinlikle bilimsel temeller başta olmak üzere, sosyal, kültürel ve bölgesel alanlarda alınacak ortak kararlara göre uygulanmalıdır. Kaldı ki her şeyi iklim değişimlerine bağlamakta doğru değildir. Biz önlem alıp, akıllı kararlar ile on sene sonrası için değil, elli sene yüz sene sonrasını düşünerek kararlar almalıyız. Sonra aman yağmur yağsın da barajların suyu artsın diye çırpınmamalıyız.

Ülkemizdeki su kalitesini Dünyadaki su kalitesiyle karşılaştırırsak nasıl bir sonuç ile karşılaşırız? Ayrıca bu sonucu daha da yukarılara çekmek için yapılması gerekenler sizce nelerdir?

Bana göre su kalitesinin artması için daha genç yaşlardaki su ve çevre bilinci eğitimlerinin yanında kanunlara bağlı kuralların tarafsız ve kesinlik üzerine uygulanması gerekir. Su içmek suyu bilmek değildir.

İklim Değişikliği ve Kuraklığa Karşı Sen de Dur de!

Küresel İklim Krizi hakkında dernek olarak çalışmalarınız nelerdir, ne önerirsiniz?

Yakından takip ediyoruz durumu. Hatta 8. Ulusal Limnoloji Sempozyumu sonuç bildirgesinde de tekrar bu konuda altı çizilecek vurgular yaptık. Benzeri olarak Burdur'da yapılacak olan 9.Ulusal Limnoloji Sempozyumu 'nda yine bu konular öncelik almaktadır. Sempozyumlarımızın temaları bile iklim değişimlerine atıfta bulunmaktadır. Sunulacak çalışmalar arasında ise bu konuya ayrıca önem verilmektedir. Kamu üzerindeki eğitim seminerlerimizde de iklim ve su gibi konuları iç içe anlatmaktayız. En son 20 Ocak 2021 tarihinde Trakya Üniversitesi, Doğa Sporları Topluluğu ve Trakya Genç Tema grubunun internet üzerinden düzenlediği etkinlikte “Su ve Biz” adlı sunumumda tema “İklim Değişikliği ve Kuraklığa Karşı Sen de Dur de!” idi.

Dünyanın yenilenebilir kaynaklarının yakın bir zamanda tükeneceğini düşünüyor musunuz? Eğer düşünüyorsanız bunun önlenmesi için ne önerirsiniz?

Thomas Robert Malthus’un şöyle bir yaklaşımı vardır: İnsan nüfusu geometrik olarak artarken, besin ve doğal kaynaklar aritmetik olarak artar. Buna göre su doğal bir kaynaktır ve yenilenebilirliği yüzyıllar ve hatta bin yıllar alır. Dolayısı ile kullanılabilir su (tatlı su: içme, beslenme ve temizlik vb. amaçlı kullanılan suyu kast ediyorum) zaten yeryüzünde en az olan kaynaklardan birisidir. Dünya nüfusu son yüz yılda yaklaşık üç kat fazlası artarken, suya olan ihtiyaç ise yedi sekiz kat artmıştır. Bu durumda zaten sınırlı olan su böyle giderse bir gün yetmeyebilir. Bunun önlemi ise akıllı insanların, konuda uzman bilim insanlarının ve gerekirse yönetim yetisine sahip olan insanların biran önce bir araya gelip kısa, orta ve uzun dönemli suyu koruma planlarını yapmaları gerekir.

Geçtiğimiz yıl içerisinde okuyuculara ulaşan Taba ve Muha adlı kitabınızdan hala haberi olmayanlar için kısaca bahsetmek ister misiniz?

Bu roman gerçek olaylara dayanan kurgusal bir çalışma. Özellikle de benim Nevada çöllerindeki doktora çalışmalarımı yaptığım sırada yaşanan olayların bir kurgusu. Bu konudaki ilk çalışmam. Taba ve Muha içinde edebiyat alanında yeni bir yaklaşım getirecek bazı özel durumları da görmek mümkün. Okuyuculardan aldığım geri dönüşlerin çoğunda okuyucuların kendilerini romana kaptırdıkları ve roman içinde gelişen olayların bir parçası olduğu görüşünde. Öyle ki bu iyi bir filim olur diyenlerin sayısı da az değil. Romanı okuyanlar bu tür kurak bir ortamdaki yaşantının da ne denli zor olduğunu görecekler.

Yeni kitap projeleriniz var mı?  Limnoloji bilimi ile ilgili de kitap yazmayı düşünüyor musunuz?

Şu anda iki yeni kitabım basım aşamasında. Bilim, Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği kitabım bir ders ve kaynak kitabı olarak Çağlayan Basım ve Yayınevi tarafından basımda. Yeni bir roman ise Dorlion Yayınevi tarafından basıma hazırlanıyor. Bu romanın limnologlar başta olmak üzere, su ve çevre dostu herkes için okunmasını öneriyorum. Çünkü roman bir gölün romanı aynı zamanda.

Öte yandan uzun süredir üzerinde konuştuğumuz bir Limnoloji ders kitabı konusu hala var. Ancak bu konuda fazla aşama kaydedemedik henüz.

“Su cansızdır ama hayat verir toprağa”

Kariyerlerini Limnoloji alanında inşa etmek isteyen gençlere hangi tavsiyelerde bulunursunuz?

Suyu sevsinler. Suyu anlasınlar. Buna çaba göstersinler. Su sadece musluğu çevirdiğinizde elinizi yüzünüzü ıslatan veya temizlikte kullandığınız bir nesne veya araç değildir. Su candır. Su topraktır. Su havadır. Su yaşamdır. Eski bir Çin atasözü derki “Su cansızdır ama hayat verir toprağa”. Bizde de bunun gibi suyla gelen birçok söz vardır. Vardır da sadece bunlar sözde olmamalı, suyu koruma ve yaşatma fikri bir hayat felsefesi, yaşam bilinci haline gelmelidir. Limnoloji bilimi suyu anlamaya çalışan herkese açıktır. Gelsinler, bize ulaşsınlar. Beraber çalışalım. Beraber öğrenelim.

Son olarak sizin eklemek istediğiniz bir konu ya da takipçilerinize ve okuyucularımıza ilave etmek istediğiniz bir şey var mı? 

Öncelikle Balık Haber ekibi başta olmak üzere sizlere ve okuyucularımıza çok teşekkür ediyorum. Umarım bu yazdıklarımızdan suyun önemini bir nebze de olsa dile getirme fırsatı bulabilmişizdir. Ancak unutmayalım ki su sadece kullanıp atılan bir parça değildir. Suyun önemi hayattır. Tıpkı sevgileriniz gibidir su. Bir şeyi belki de en fazla su kadar, hava kadar, toprak kadar sevebilirsiniz. Su kadar aziz olun...

Prof.Dr.Okan KÜLKÖYLÜOĞLU

Röportaj : Özden AYDIN ŞİMŞEK

TABA VE MUHA

Kitabını Satın Almak için  T I K L A Y I N I Z . . .